AYAKLAR BAŞ, BAŞLAR AYAK OLURSA…
Bu hafta yine AK Parti içerisindeki, AKEPELİ’lerden bahsetmek istiyorum.
Bazı yöneticiler maalesef yazdıkları yazılar ile sosyal medyada AK Partiyi eleştiriyor. AK Partinin yaptıklarından rahatsız isen bunu teşkilat içerisinde paylaşır, üst makamlara iletilmesini sağlarsın. Çıkıp sosyal medyada muhalefet söylemleri ile paylaşım yapmazsın. Daha da ötesi rahatsız isen bu kadar çekilir köşene işini yaparsın. Bir bağın kalmaz, eleştirini de yaparsın. Ama o zaman RANT kesilir demi, unuttum onu kusura bakma.
AK Parti sayesinde öyle kişiler makam mevki sahibi oldu ki akıllara zarar. Para gücüyle Belediye Başkanı olanlar mı dersin, cemaat tehdidi Belediye Başkanı olanlar mı dersin , emir eri olduğu için Belediye Başkanı olanlarmı dersin, abisi dayısı sendikacı diye bürakrat olarak atanan mı dersin, abisi il müdürü diye şirket kurup doğrudan teminleri götüren müteahhitler mi dersin, iyi hırsızlık yapar diye yardım kuruluşlarına maaşlı atananlar mı dersin, grup kararını WC de karşı tarafa satan Meclis üyesi mi dersin, bürokratlığı, belediyeyi ve teşkilatın başı olmayı beceremeyenler mi dersin, daha sayamadığım nice AKEPELİ’ler.
AKEPELİ’ ler deyince aklıma geçen gün bir dost meclisinde anlatılan BEKRİ MUSTAFA hikayesi geldi.
1593-1634 yıllarında Sultanahmette doğup büyümüş. BEKRİ MUSTAFA kendini genç yaşta içkiye vermiş. Gece gündüz içer, ayık gezmezmiş. Herkeste bunu böyle bilir, bu yüzden de ona “BEKRİ” (Arapçada anlamı içki içen,içki düşkünü) lakabını vermişler. Uzun boylu, iri yapılı, geniş omuzlu, pos bıyıklı ve güçlü kuvvetli bir adam olan BEKRİ MUSTAFA, son derecede zeki, nüktedan ve hoşsohbettir. Hazır cevaplılığı ve hak bilirliği ile herkesin takdir ve sevgisini de toplamıştır. BEKRİ MUSTAFA ’nın bu özelliklerini duyan Dördüncü Murat, daha Şehzadeliği sırasında kendisini nedimeleri arasına almış, tahta çıkışından sonra da Saraya dahil etmiştir.
Dördüncü Murat, içki yasağını koyduğu yıllarda dahi BEKRİ’nin ayyaşlığını hoş görmüş, kendisinden iltifatlarını esirgememiştir.
Hikaye o ki ; BEKRİ MUSTAFA bir gün yoksul bir mahallede küçük Ayasofya caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır. Fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuk sırtında cüppesi ile oradan geçen BEKRİ MUSTAFA ’yı hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. BEKRİ MUSTAFA ben hoca değilim dese de dinlemezler zorla onu öne geçirirler. BEKRİ MUSTAFA namazı kıldırır, sonra tabutun örtüsünü açar ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söyledigini merak eder ve BEKRİ MUSTAFA ’ya sorarlar .
BEKRİ MUSTAFA güler ve cevap verir: “Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Hakkını helal et namazını kıldırmak zorunda kaldım. Eğer orda da bu dünyanın ahvalini sana soran olursa, BEKRİ MUSTAFA Ayasofya İmamı oldu dersin. Onlar durumu anlar… “ dedim der.
Yine de Rabbim Sayın Cumhurbaşkanımıza sağlık ve afiyet versin, ülkemizin başından eksik etmesin inşaallah. Ben onun bir neferi olarak diyorum ki ; “ASLANLAR MEYDANA ÇIKINCA, ÇAKALLARIN PAYINA KAÇMAK DÜŞER”.
Kalın sağlıcakla…